Sen bilir misin o hisleri?
İçin kıpır kıpır olur ya hani,
Ne yaptığını dahi bilemezsin,
Kalbin saman alevi gibi parlar o an,
Ensende bir ıslaklık,
Serin rüzgâr yüzüne çarpar da
Onu bile fark etmezsin.
O içindeki kıpırtılar vardır ya,
Kelebekler değil de tüm arş-ı âlem içinde gibidir,
Hissetmezsin başka bir şey,
Bir o bir de sen kalırsın o an,
Uzak diyarlarda buluşursun onunla,
Ve o an ayrılırsınız uzaklara.
Yüzünü görmek, elini tutmak,
Onun cennetten bir tûba gibi kokusunu almak,
Teninde kaybolmak,
Seni uçurumlardan atlatır adeta,
Bin fersahlarca derinlere dalarsın,
Kendini onda bulursun o an.
Sanki, yağmurun altında beklemek gibidir,
Yağmuru teninde hissetmek,
İliklerine kadar yaşamak onu,
Onun narin serinliğine karşın,
Senin onu sıcaklığınla karşılaman.
Bir gül gibidir biraz da,
Uzaktan o dilber güzelliğini görüp de
Fark etmezsin dikenlerini,
Yaklaştıkça yaklaşırsın da
Göremezsin başına gelecekleri,
Ve ona dokunduğun an,
Aşkı yaşarsın işte,
Acısıyla, tatlısıyla,
Hayali ve gerçeğiyle,
Ama en kötü olansa bırakmaktır onu,
Yegâne kalacak olan sana,
Derin yaralardır çünkü.
İşte ben yaşadım bunları,
Hepsini ve en güzelini belki,
Peki ya sen,
Sen hiç âşık oldun mu?
Nev-î TECESSÜS